Binlerce insan, neredeyse hiç ‘haber verilmeden’, mülteci kampından – bir kez daha – kaçıyor. 1948’den sonra bir sığınma yeri olarak kurulan Cenin, bir kez daha sebepsiz yere yıkılıyor. Birleşmiş Milletler’den yine cılız ‘itidal’ çağrıları yankılanırken, zalimle – tümüyle vergi mükellefleri tarafından finanse edilen- yeni silah anlaşmaları imzalanıyor.
İsrail jetleri, helikopterleri, insansız hava araçları, zırhlı personel taşıyıcıları, buldozerleri ve iki bin askeri – bir kez daha – Filistinlilere boyun eğdirmek için azami güç uyguluyor. Yine elektrikler kesiliyor, internet erişimi kısıtlanıyor, ambulanslar engelleniyor, ağaçlar sökülüyor ve yollar parçalanıyor. Ve Cenin’de yeni bir Filistinli kuşak -Nakba’dan bu yana dördüncü kuşak- bir kez daha evsiz.
Güçlü iç ve dış destekle beslenen zalim, cezasızlığın sınırlarını genişletmeye devam ediyor ve Apartheid’ı fiili gelecek yolu olarak sağlamlaştırıyor.
Neyse ki tarih bize bunun başarısızlığa mahkum olduğunu gösteriyor. İsrail‘e verilen uluslararası destek -tıpkı Apartheid Güney Afrika‘sında olduğu gibi- kalıcı değildir. Ülke içinde, giderek daha fazla İsrail vatandaşı, çalınmış Filistin toprakları üzerine inşa edilmiş bir yerleşimci kolonyal devletini sürdürmenin olanaksızlığını anlamaya başlıyor. Bunun nedeni sadece uluslararası baskı değil, aynı zamanda Tek Demokratik Devlet Girişimi gibi, Filistin’in nihai olarak koloni konumundan kurtulmasına yönelik makul yollar konusunda kamuoyunun farkındalığını arttıran çok sayıda taban kampanyasıdır.
DiEM25’in pozisyonu, tarihi Filistin topraklarında Tek Demokratik Laik Devleti uzun vadede en uygulanabilir yol olarak görmektedir. Bu doğrultuda, bu yöndeki gelişmeleri kolaylaştırmak için bir dizi kısa vadeli tedbir önerdik:
- Derhal, Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze ablukasındaki İsrail işgalinin sona erdirilmesi;
- Derhal İsrail’in Apartheid politikalarının ve kurumlarının 1967 öncesi sınırları içinde ve dışında sona erdirilmesi;
- Derhal Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkının uygulanması (Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 194 sayılı Kararı);
- Derhal Filistin Devleti’nin AB tarafından tanınması, böylece İsrailli ve Filistinli müzakerecilerin Uluslararası Hukukta yasal eşitliğe sahip olması;
- Derhal, İsrail’e/İsrail’den silah satışı, teknoloji transferi ve bakımına ambargo konulması;
- Derhal, AB’ye üye ülkelerinin İsrail ile olan tüm askeri ittifak ve anlaşmalarının feshedilmesi;
- Derhal, İşgal Altındaki Topraklarda İsrailli yerleşimci topluluklarla yapılan tüm ticaretin durdurulması;
- Derhal, Orta Doğu’daki tüm devletlerin ve oluşumların nükleer silahlardan arındırılması;
- Yabancı güçlerin müdahalesine son verilmesi.
Yabancı güçler geleneksel olarak çatışma ateşini körüklemişlerdir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin dürüst bir arabulucu olarak hiçbir meşruiyeti olmadığı gibi Avrupa Birliği’nin de yoktur. İsrailli ve Filistinli ilericiler, dünyanın dört bir yanından ilericilerin de desteğiyle gerekli adımları atmayı artık kendileri üstlenmelidir.
Bu nedenle, ilericilere İsrail apartheid’ını sona erdirmek ve tarihi Filistin’de adil bir barışın hakim olması için gerekli koşulların yaratılmasına yardımcı olmak üzere güçlerini birleştirme çağrımızı yineliyoruz. DiEM25’in bu misyona katkıda bulunmasına yardımcı olmak için bize yazmanız yeterlidir: policy@diem25.org
DiEM25'in etkinliklerinden haberdar olmak istiyor musunuz? Buraya tıklayarak üye olun