Statükoya meydan okuyan fikirler nasıl iletilir?

Lafı süslemeyelim: iletişim oyunu hileli. Ana akım medya mı? Hepimizin mücadele ettiği sorunları körükleyen aynı elitler tarafından kontrol ediliyor. Platformlar mı? Sahipleri gerçekten çok kârı önemseyen bir avuç teknoloji devi. Eğer sistemsel bir değişim için çabalıyorsanız, iyi şanslar – çünkü büyük oyuncular sizi boğacak paraya, algoritmalara ve etkiye sahipler.

Ama şöyle bir şey var: kamuoyu değişmez  değildir. Hareket eder. Ve eğer onu kendi yönümüze çekmek istiyorsak, düzenin bizim için koyduğu kurallara göre oynamayı bırakmalıyız. Nasıl iletişim kurduğumuzu yeniden düşünmeliyiz – ne söylediğimizi, nasıl söylediğimizi ve nerede söylediğimizi. Ve daha da önemlisi, insanların sinikliğini ve ilgisizliğini gerçek bir şeyle kırmalıyız.

Peki, bu neye benziyor? Bu işi her gün yaptığım için öğrendiğim şey şu: Etkili iletişim basit, duygusal ve baskın anlatılara kafa tutacak kadar cesur olmalı. Hadi bunu parçalara ayırıp açıklayalım.

Basit tutun

Karşı karşıya olduğumuz sorunlar – süren eşitsizlik, iklimin çöküşü, yaşam destek ünitesindeki demokrasi – karmaşık. Ancak çözümlerimizi bir üniversite dersi gibi anlatmaya çalışırsak, insanları kaybederiz. Hızlıca. Gerçek şu ki, çoğu insan geçinmek için mücadele ediyor. Stresliler, aşırı çalışıyorlar ve 7/24 bilgi bombardımanı altındalar. Eğer dinlemelerini istiyorsak, bunu onlar için kolaylaştırmalıyız.

Ve hayır, bu işleri seviyesizleştirmek anlamına gelmiyor. Bu, gürültüyü kesmek ve insanların gerçek yaşamlarıyla bağlantı kurmak anlamına geliyor.

Yeşil Yeni Anlaşma gibi bir şeyi ele alalım. Evet, bu toplum için dönüştürücü bir vizyon. Ama bir sonraki kirayı nasıl ödeyeceği konusunda endişelenen biri için bu aslında ne anlama geliyor? Yeni işler demek. Daha düşük faturalar demek. Daha sağlıklı şehirler demek. Eğer bunu günlük etkilere indirgeyemezsek, sadece kendi kendimize konuşmuş oluruz. İlişkilendirilebilirlik her şeydir.

Peki, ilk kural nedir? Basit tutun. Mesajınız bar testini (bir kadeh eşliğinde beş dakikada net bir şekilde açıklayabilme) geçemiyorsa  yeniden yazın.

Duygusal hale getirin

Bakın, gerçekler harikadır. Ancak tek başına gerçekler insanları harekete geçirmez. Eğer öyle olsaydı, aşırı hava koşullarında yaşarken, dünyanın yarısı iklim değişikliğini inkar etmezdi.

Duygular harekete geçirir. İnsanlar sadece neler olduğunu anlamak istemezler, bunu hissetmeleri de gerekir. Aşırı sağın bu kadar başarılı olmasının nedeni budur. Korku ve öfkeyi silah olarak kullandılar. Ucuz, kolay ve işe yarıyor. Ancak şunda yanılıyorlar: çözümleri bölünme, günah keçisi ilan etme ve yalanlara dayanıyor. Bizde onlarda olmayan bir şey var: umut. Ve toplumu parçalamayan gerçek çözümler.

Ancak sadece “çözümler” sunmak yeterli değil. Sayıların ardındaki hikayeleri anlatmalıyız. Her kemer sıkma önleminin ardında evini kaybeden bir aile vardır. Her iklim politikası başarısızlığının ardında, hayatta kalmak için mücadele eden bir topluluk vardır. Bu hikayeler güçlüdür. Mücadeleyi gerçek kılan ve pasif destekçileri aktivistlere dönüştüren şey bunlardır.

Bu nedenle, bir dahaki sefere bir politikayı paylaşmayı düşündüğünüzde, sadece verileri atmayın. İnsanileştirin. Etkisini gösterin. İnsanların adaletsizliği ve değişim olanağını hissetmelerini sağlayın.

Anlatıya meydan okuyun

Karşılaştığımız en büyük engellerden biri, hepimize her gün kaşıkla yedirilen baskın anlatıdır. Sürekli aynı saçmalıkları duyuyoruz: “Ne pahasına olursa olsun ekonomik büyüme gereklidir.” “Eşitsizlik mi? Bu sadece ilerlemenin bedeli.” “Gerçek demokrasi mi? İşler böyle yürüyor – değiştirmekle uğraşmayın.”

İşte burada biz devreye giriyoruz. Bu anlatıyı tersine çevirmek bizim işimiz. İnsanlara yıllardır anlatılan efsanelere meydan okumak ve farklı bir hikaye sunmak. Çünkü mevcut hikaye – gezegen yanarken milyarderlerin daha da zenginleştiği hikaye – açıkça çoğu insan için işe yaramıyor.

Ancak işin püf noktası şu: sadece sistemi eleştirmek işe yaramayacaktır. Daha iyi bir şey sunmalıyız. Net bir seçenek. İklim eylemi hakkında konuştuğumuzda, sadece kıyamet hakkında uyarıda bulunmuyoruz. Daha iyi işler, daha temiz hava ve daha adil bir ekonomiden bahsediyoruz. Eşitsizlik hakkında konuştuğumuzda, sadece zenginleri yerden yere vurmuyoruz. İnsanlara daha eşit bir toplumun nasıl daha fazla güvenlik, daha fazla fırsat ve herkese daha fazla özgürlük anlamına geldiğini gösteriyoruz.

İnsanları bu şekilde yanımıza alıyoruz. Onlara bunun sadece bir şeyleri yıkmakla ilgili olmadığını, daha iyi bir şey inşa etmekle ilgili olduğunu göstererek.

Değişen bir dünya için yeni bir anlatı oluşturun

Şu anda içinde yaşadığımız dünya mı? Parçalanıyor. Artan eşitsizlik, demokratik çürüme, çevresel çöküş, hepsi birbiriyle bağlantılı. İnsanlar bir şeylerin yanlış gittiğini biliyor. Onları buna ikna etmenize gerek yok. Ancak aşırı sağın akıllıca davrandığı nokta şu: basit, kolay çözümler sundular. Göçmenleri suçlayın, duvarlar örün, bayraklar sallayın. Bunlar saçmalık, ama baştan çıkarıcı. Çünkü basit, duygusal ve – öyle olmasa bile- bir çıkış yolu gibi hissettiriyor.

Peki, bunun yerine biz ne öneriyoruz? Kökleri umut ve dayanışmaya dayanan gerçek çözümler. Aradaki fark ne? Çözümlerimiz yalanlara ya da günah keçisi ilan etmeye dayanmıyor – gerçekliğe dayanıyor. Eşitsizlikle mücadele etmenin, iklim değişikliğini ele almanın ve demokrasiyi yeniden tesis etmenin, bozuk olanı düzeltmenin tek gerçek yolu olduğunu biliyoruz.

Ancak insanları değişimin mümkün olduğuna inandırmak zorundayız. İşte bu noktada bizim anlatımız devreye giriyor. Bu sadece kıyamet ve kasvetle ilgili değil. İnsanlara geleceği yeniden yazabileceğimizi ve kendilerinin de bunun bir parçası olduğunu göstermekle ilgili. Mücadele ettiğimiz sistem kaçınılmaz değil. Bu bir seçim. Ve biz farklı bir şey seçebiliriz.

Aşırı sağ, insanları toplamak için bölünme ve korkuyu kullanıyor. Ancak biz onları daha güçlü bir şeyle bir araya getirebiliriz: daha adil, daha yeşil, daha demokratik bir dünya vizyonu. Herkesin söz sahibi olduğu bir dünya.

Sonuç

Bakın, şirket medyasının ya da milyarder destekli politikacıların kaynaklarına sahip değiliz. Ama onlara ihtiyacımız da yok. Sahip olduğumuz şey fikirlerin gücü, dayanışmanın gücü ve insanlarla doğrudan iletişim kurma becerisidir.

Bu nedenle, basit tutalım, duygusal hale getirelim ve insanları geride tutan yanlış anlatılara meydan okuyalım. Bunu yaparsak, sadece kamuoyunu değiştirmekle kalmayız, bir hareket başlatırız. Ve bu şekilde kazanırız.

DiEM25'in etkinliklerinden haberdar olmak istiyor musunuz? Buraya tıklayarak üye olun

Statükoya meydan okuyan fikirler nasıl iletilir?

Bakın, şirket medyasının ya da milyarder destekli politikacıların kaynaklarına sahip değiliz. Ama onlara ihtiyacımız da yok

Daha fazlasını okuyunuz

Bölünmeye karşı birleşmek: DiEM25 ve müttefikleri Lefkoşa’da Kıbrıs sorununu ele aldı

Kıbrıs'ta DiEM25, 9 Temmuz'da Lefkoşa'da “NEDA” ve “Bağımsızlık Yolu” ile birlikte Kıbrıs Sorunu üzerine “1974: Faşizme ve Bölünmeye Karşı ...

Daha fazlasını okuyunuz

Yanis Varoufakis Alman devletine dava açtı

Almanların ve siyasi özgürlüğe değer veren herkesin çıkarları için, Alman devletinin hukuksuzluğa ve totaliterliğe doğru kayışı kontrol altına ...

Daha fazlasını okuyunuz

Avrupa’nın demokratik gerilemesi

Avrupa'da temel haklar ve kamu özgürlüklerinin savunulması: Hukuki perspektiften radikal demokratik bir talep

Daha fazlasını okuyunuz