Türkiye’den haberler: Bölgesel savaşlar, boykotlar ve COVID-19

Türkiye’deki Geçici Ulusal Kolektif, DiEM25 üyelerini Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve kültürel durumu hakkında aylık bir incelemenin üçüncü sayısı ile bilgilendirmekten memnuniyet duyar.

Türkiye etrafında bölgesel savaşlar sürüyor.

Irak-Suriye sınırıyla ilgili olarak, Türk parlamentosu, Kuzey Irak ve Suriye’de sınır ötesi harekat başlatma yetkisini uzatan bir önergeyi 7 Ekim’de onaylayarak, Türk ordusunun Kuzey Irak ve Suriye’de 30 Ekim 2020’den 30 Ekim 2021’e kadar bir yıl daha sınır ötesi operasyonlara devam etmesine olanak tanıdı. Türkiye, 2016’dan bu yana Suriye’ye üç sınır ötesi operasyon başlattı ve bir “güvenli bölge” kurma planlarını duyurdu. “Güvenli bölge”, doğrudan Türk yönetimi altındaki bölgeleri kapsıyor – Tel Abyad, Cerablus ve Afrin ile Türkiye’nin askeri koruması altındaki İdlib.

Azerbaycan-Ermenistan savaşı ile ilgili olarak Türk hükümeti Azerbaycan’ı destekliyor, Ermenistan’ı işgalci olarak eleştiriyor ve Erivan’ın olası bir barışı engellediğini belirtiyor. Her iki tarafta da ülke dışından uçaklar, silahlar ve lojistik destek var. Bu savaş, zaten korumasız oldukları için Türkiye’deki yerleşik Ermenilere zarar verebilir; Ermenistan ile Azerbaycan arasında devam eden çatışmalarda tehditler ve nefret söylemleri giderek artıyor. Avrupa Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) geçtiğimiz günlerde gazetelerde Halkların Demokratik Partisi (HDP) siyasetçilerini, -özellikle de partinin Ermeni milletvekili Garo Paylan’ı- ihanetle suçlayan bir açıklama yaptı. Bu suçlamaya yanıt olarak Paylan, barışı desteklediğini ve ASAM’ın düşmanca beyanına karşı suç duyurusunda bulunacağını ifade etti.

Türkiye ve Yunanistan’ın uzun süredir durmuş olan müzakereleri sürdürmeyi kabul etmesiyle gerginlikler biraz azaldı, ancak Ankara’nın Kıbrıs’ta ve Kıbrıs sularında hala ekonomik ve ulusal çıkarları var.

Türkiye ve Fransa, NATO üyeleri; Türkiye’nin Suriye ve Libya’daki askeri faaliyetleri, Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanı ve Dağlık Karabağ’daki çatışma konusunda anlaşmazlığa düşmeye devam etmekteler. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24 Ekim’de Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u sert bir şekilde eleştirerek, Fransız liderin akıl sağlığı kontrolüne ihtiyacı olduğunu söyleyerek Fransa’nın Ankara’daki büyükelçisini geri çağırmasına neden oldu.

26 Ekim’de Erdoğan, Fransız ürünlerini boykot etmeye çağırdı.

Ana muhalefet (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Fransız ürün ve markalarını boykot çağrısının ardından eşi Emine Erdoğan’a ait Hermes çantasını yakmaya çağırdı. Bu nedenle, çanta Twitter’da trend konu (TT) haline geldi. Daha sonra çantanın aslında taklit olduğu açıklandı. CHP lideri yaptığı konuşmada, ekmek alacak para bile bulamayanlar olduğunu, ailelerine maddi olarak destek olamadıkları için intihar eden babalar bulunduğunu söyledi. Bu nedenle boykot çağrılarını anlamsız olarak nitelendirdi ve Fransız ürünlerine karşı boykotun başını çekmesi gerekenin Erdoğan Ailesi olmasını önerdi.

Muhalefet partileri; CHP, İYİ Parti ve diğerleri, yaklaşan seçimler için geniş kapsamlı bir ittifak programı üzerinde çalışıyorlar.

Program, adalet sistemi ve sivil özgürlükler dahil olmak üzere çeşitli konularda vaatler içerecek. Kaynaklara göre, partiler güçlendirilmiş bir meclis sistemine dönüşle ilgili kılavuz da eklemeyi planlıyorlar. Bu kılavuz, aşağıdakiler gibi on bir adımdan oluşmaktadır: i) Partisiz Başkan ii) Kolay Kurulacak Hükümet iii) Eylemci Bakanlar iv) Hesap Verebilirlik Komisyonu v) İşlevsel Sayıştay, vb.

Muhalefet, 2018 seçimlerinde ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve İyi Parti’nin de bulunduğu Millet İttifakı olarak yer aldı. Resmen bir parçası olmasa da, Halkların Demokratik Partisi (HDP) de hükümete karşı bu ittifakı destekledi. Türkiye’nin üç muhalefet partisi; iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) Türkiye Çevre Ajansı’nın kurulması yönündeki yakın tarihli önerisini yolsuzluk ve adam kayırmanın önünü açacağını iddia ederek suçladılar.

“Yeni bir kamu kurumu (Türkiye Çevre Ajansı), çok sayıda yetki, personel ve bütçeyle, sorumluluk almaksızın ve mali muafiyetlerle kuruluyor, denetim yetkisi açısından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile paralel çalışıyor hatta rakip oluyor, ancak hem iç hem de dış denetimden muaf” sözleriyle Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) parlamentoda yaptığı yazılı bir açıklamayla değerlendirdi.

Muhalefetle göre bu kamu kurumunun tüzel kişiliği, insan kaynaklarının kalitesi ve satın alma yöntemleri Anayasanın çeşitli maddelerine aykırıdır. Düzenlemeler yapılırken, kanun tasarısının kamuoyuna duyurulması ve ilgili sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ile sendikaların görüşlerini ifade etmeleri için yeterli imkan sağlanamadı.

Suriyeli mülteciler müzakere ‘araçları’ olarak kullanıldı.

Şu anda ülkemizde 4 milyonun üzerinde Suriyeli, 2,5 milyon Afgan, İranlı, Iraklı, Afrikalı, Kafkasyalı, Orta Asyalı, kayıtlı – kayıtsız göçmen ve mülteci var. Mülteciler AB ile sürekli müzakere konusu yapılıyor. Şubat 2020’de AB ile Türkiye arasında yeni bir gerginlikle birlikte yetkililer sınırı açtı ve daha da fazla trajediye neden oldu. Mevcut pandemide mültecilerin sağlık durumları resmi olarak açıklanmadı. Bu durum ne yazık ki zehirli milliyetçiliğin, mülteci karşıtlığının ve AB karşıtlığının yükselmesine neden oldu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) – Seçim bölgelerini kaybeden Halkların Demokrat Partisi davaları devam ediyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı Kobani soruşturması kapsamında Kobani olaylarında etkisi bulunduğu iddiasıyla 2 Ekim’de Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen’in de aralarında bulunduğu 17 kişi tutuklandı. Tutuklama kararına itiraz edenlere polis müdahale etti, avukatlar Ankara Adliyesi’ndeki duruşmaya katılamadı. İçişleri Bakanlığı Kars Belediyesi’ne kayyum atadı. 2014’te Suriye’nin Kürt kasabası Kobani‘de DAEŞ’in kuşatmasına karşı şiddetli protestolar yapıldı. Halkların Demokratik Partisi  (HDP) Mart 2019 yerel seçimlerinde kazandığı 65 belediyeden 2 Ekim itibariyle sadece 6 ilçeye sahip. 

Cumhurbaşkanının yargı reformu değişikliği, Türkiye’nin adalet ve parlamenter sistemindeki önyargıyı ve yolsuzluğu dizginlemeye yetmiyor.

Cumhurbaşkanlığının çok çeşitli konuları içeren kapsamlı yargı reformu değişiklik paketi parlamento tarafından kabul edildi. Ancak değiştirilen bu maddeler, Türkiye’nin adalet sistemindeki derin ve her yerde var olan eksiklikleri gidermemiştir. Başkanlık sistemi kurumsal normlardan ziyade kişisel, keyfi uygulamalara dayandığı için işlemiyor. Aynı zamanda sürekli olarak parlamento devre dışı bırakılarak kararnameler çıkartılıyor. Daha sonra bu kararnameleri kaldıran yeni kararnamelerin çıkartıldığı bir döngü yaşanıyor.

Sürgündeki bir Türk gazeteci zulüm görmeye devam ediyor.

Haber bültenlerine göre İstanbul’daki bir mahkeme, Almanya’da yaşayan sürgündeki Türk gazeteci Can Dündar‘ın kaçak ilan edileceğini ve 15 gün içinde ülkeye dönmediği takdirde mal varlığına el konulacağını duyurdu. CPJ’nin Avrupa ve Orta Asya program koordinatörü Gulnoza Said, New York’ta “Gazeteci Can Dündar, memleketini geride bırakmaya zorlanmak da dahil olmak üzere bağımsız gazeteciliğinin bedelini çoktan ödedi” dedi. “Türk yetkililer, bugünkü mahkemenin gazetecinin Türkiye’deki mal varlıklarına el koyma kararını derhal iptal etmeli ve eleştirel gazetecilik çalışmaları nedeniyle bu tür intikamcı zulmü durdurmalıdır.” Dündar, mahkemenin kararıyla ilgili bir tweet‘te, yetkililerin annesini hala içinde yaşadığı bir aile evine el koymakla tehdit ettiğini yazdı.

Siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlar derinleştikçe, COVID-19 koşulları Türk toplumunda sınırlamaların artmasına neden oldu.

Sağlık Bakanlığı’nın 25 Ekim’de COVID-19 salgınına ilişkin raporuna göre: 11 Mart 2020’den itibaren ilk koronavirüs vakalarından bu yana toplam 362.800 hasta kayıt altına alındı; % 49’u kadın,% 51’i erkekti. Ölen 9.799 kişiden % 62’si (6062) erkek,% 38’i (3737) kadındı. Ölen 7105 hasta (% 73) 65 yaşın üzerindeydi; 65 yaş üstü hastaların sadece % 11’i iyileşmiştir.

Şu anda hasta sayısının yüksek olduğu birçok şehirde, doktorların ve sağlık personelinin istifa etmesine veya izin almasına izin verilmiyor. Okullar yakında kısıtlı gün ve saatlerle açılacak.

Popülist söylemlerle yapısal sorunlar derinleşirken, özellikle laik dünya görüşüne sahip vatandaşlar ötekileştiriliyor, nesneleştiriliyor ve nefret söylemiyle hedefleniyor. Bu iklime rağmen, organize gruplar ve kurumlar evrensel hukuk standartları talep ediyor.

Fotoğraf Kaynağı: İstanbul 1 DSC Gönüllüsü Kürşat Oral.

 

DiEM25'in etkinliklerinden haberdar olmak istiyor musunuz? Buraya tıklayarak üye olun

Statükoya meydan okuyan fikirler nasıl iletilir?

Bakın, şirket medyasının ya da milyarder destekli politikacıların kaynaklarına sahip değiliz. Ama onlara ihtiyacımız da yok

Daha fazlasını okuyunuz

Bölünmeye karşı birleşmek: DiEM25 ve müttefikleri Lefkoşa’da Kıbrıs sorununu ele aldı

Kıbrıs'ta DiEM25, 9 Temmuz'da Lefkoşa'da “NEDA” ve “Bağımsızlık Yolu” ile birlikte Kıbrıs Sorunu üzerine “1974: Faşizme ve Bölünmeye Karşı ...

Daha fazlasını okuyunuz

Yanis Varoufakis Alman devletine dava açtı

Almanların ve siyasi özgürlüğe değer veren herkesin çıkarları için, Alman devletinin hukuksuzluğa ve totaliterliğe doğru kayışı kontrol altına ...

Daha fazlasını okuyunuz

Avrupa’nın demokratik gerilemesi

Avrupa'da temel haklar ve kamu özgürlüklerinin savunulması: Hukuki perspektiften radikal demokratik bir talep

Daha fazlasını okuyunuz