12 Nisan 2024’te Berlin’de düzenlenen Filistin Kongresi polis tarafından engellendi. Almanya İçişleri Bakanlığı kongrenin düzenleyicilerinden Yanis Varoufakis’in Almanya’da siyasi faaliyetlere katılmasını yasakladı. Varoufakis yaptığı açıklamada “Alman siyasi sistemi Yahudiler ve Filistinliler ile birlikte, Şeria Nehri’yle Akdeniz arasında kalan topraklarda barışı, uzlaşmayı, bir arada yaşamı ve evrensel insan haklarını konuşacağımız toplantıyı engellendi. Faşizmin iktidar olmak için hükümeti kazanmaya ihtiyacı olmadığı kanıtlanmış oldu” dedi. Varoufakis, Kongre’de yapmayı planladığı konuşmayı bir yazı ve bir video mesaj olarak yayımladı.
Yanis Varoufakis’in Yasaklanan Filistin Kongresi Konuşması
“Evrensel İnsan Hakları ya evrenseldir ya da hiçbir şey ifade etmezler.”
“Holokost’tan dolayı duyduğunuz haklı suçluluğun ortadan kalkması için daha ne kadar Filistinlinin kanı akmalı?”
Tehditlere, dışarıdaki polislere, Alman basınına, Alman devletine ve burada olduğunuz için sizi şeytanlaştıran Alman siyasi sistemine rağmen burada olduğunuz için sizi kutlarım ve içtenlikle teşekkür ederim.
Geçenlerde bir Alman gazeteci “Neden bir Filistin Kongresi, Sayın Varoufakis?” diye sordu. (Filistin Eski Eğitim Bakanı) Hanan Ashrawi’nin bir zamanlar dediği gibi: “Susturulmuşlar bize acılarını anlatamayabilirler.”
Ashrawi’nin sözü bugün daha da anlam kazanmış durumda. Çünkü katledilen ve aç bırakılan susturulmuşlar bize katliamları ve açlığı anlatamıyorlar.
Ayrıca, saygın bir halk olan Almanya halkı, kendi adlarına suç ortaklığıyla gerçekleştirilen bir başka soykırımla ilişkilendirilerek kalpsiz bir toplum olmaya doğru tehlikeli bir yola sürükleniyor.
Ben Yahudi ya Filistinli değilim. Ancak burada Yahudiler ve Filistinliler arasında bulunmaktan, sesimi onlarınkiyle harmanlamaktan, gurur duyuyorum. Bugün burada birlikte olmak, “bir arada yaşamanın” sadece mümkün olmadığını hali hazırda gerçek olduğunun kanıtıdır.
“Neden bir Yahudi Kongresi değil, Sayın Varoufakis?” diye sordu aynı Alman gazeteci, zekice bir hamle yaptığını düşünerek. Sorusunu memnuniyetle yanıtladım.
Herhangi bir yerde tek bir Yahudi bile, sadece Yahudi olduğu için tehdit edilirse, yakama Davut yıldızını takar ve ne pahasına olursa olsun, dayanışmamı göstereceğim.
Dünyanın herhangi bir yerinde Yahudiler saldırıya uğrarsa, dayanışmamızı tescil etmek üzere bir Yahudi Kongresi’nin toplanmasını isteyen ilk kişi ben olacağım.
Ölü ve Filistinli olmak için Hamas’lı olmak gerektiği dogması yüzünden Filistinliler, Filistinli oldukları için katledildiklerinde de aynı şekilde kefiyemi takar ve ne pahasına olursa olsun dayanışmamı sunarım.
Evrensel İnsan Hakları ya evrenseldir ya da hiçbir şey ifade etmezler.
Bu bakış açısıyla Alman gazetecinin sorusunu kendi sorularımla yanıtladım:
- 80 yıl önce evlerinden kovulup bir açık hava hapishanesine atılan 2 milyon İsrailli Yahudi, 80 yıldır sürekli bombalanırken hala o açık hava hapishanesinde, dış dünyaya erişimi olmadan, asgari yiyecek ve suyla, normal bir yaşam sürme, herhangi bir yere seyahat etme şansı olmadan tutuluyor mu? Hayır.
- İsrailli Yahudiler bir işgal ordusu tarafından kasıtlı olarak aç bırakılıyor ve çocukları yerde kıvranıp açlıktan feryat ediyor mu? Hayır.
- Aileleri hayatta olmayan binlerce Yahudi yaralı çocuk, bir zamanlar yuvaları olan enkazların arasında sürünüyor mu? Hayır.
- İsrailli Yahudiler bugün dünyanın en gelişmiş uçakları ve bombaları tarafından bombalanıyor mu? Hayır.
- İsrailli Yahudiler, gölgesinde dinlenebilecekleri ya da meyvesini tadabilecekleri tek bir ağacın bile kalmadığı küçücük arazilerde tam bir eko-kırım mı yaşıyorlar? Hayır.
- Bugün İsrailli Yahudi çocuklar BM üyesi bir devletin emriyle keskin nişancılar tarafından öldürülüyor mu? Hayır.
- Bugün İsrailli Yahudiler silahlı çeteler tarafından evlerinden sürülüyor mu? Hayır.
- İsrail bugün varoluş mücadelesi veriyor mu? Hayır.
Bu sorulardan herhangi birinin cevabı evet olsaydı bugün Yahudi Dayanışma Kongresi’ne katılıyor olurdum.
Yahudiler ve Filistinliler, Bedeviler ve Hıristiyanlar, bizden farklı düşünenlerle birlikte, karşılıklı saygı ve demokrasi çerçevesinde bir tartışma yürütüp Şeria Nehri’yle Akdeniz arasında kalan bölgede, herkes için barış ve evrensel insan haklarını nasıl getirebileceğimizi konuşmak isterdik.
Ne yazık ki Alman siyasi sisteminin tamamı buna izin vermemeye hükmetmiş. Sadece Hristiyan demokratların (CDU-CSU), hür demokratların (FDP), sosyal demokratların (SPD), Yeşiller ve dikkat çekici bir şekilde solcuların (Die Linke) iki liderinin de dahil olduğu ortak bir bildiriyle, Almanya’nın siyasi yelpazesi, sonucunda hemfikir olmayabileceğimiz medeni bir tartışmanın Almanya’da gerçekleşmemesi için birleşti.
Bizi susturmak istiyorsunuz. Yasaklamak, şeytanlaştırmak ve suçlamak istiyorsunuz. Bu nedenle bize, gülünç suçlamalarınıza kendi mantıklı suçlamalarımızla karşılık vermekten başka seçenek bırakmıyorsunuz.
Bizi Yahudi düşmanı (anti-semitik) nefretle suçluyorsunuz. Biz de sizi İsrail’in savaş suçu işleme hakkını İsrailli Yahudilerin kendilerini savunma hakkıyla bir tutarak antisemitlerin en iyi dostu olmakla suçluyoruz.
Bizi terörizmi desteklemekle suçluyorsunuz.
Biz de sizi, Apartheid Devletine karşı meşru direnişi sivillere yönelik zulümle bir tutmakla suçluyoruz. Bu zulmü kim yaparsa yapsın, Filistinliler, Yahudi Yerleşimciler, kendi ailem her zaman kınadım ve kınayacağım.
Sizi, Gazze halkının 80 yıldır içinde bulunduğu açık hapishanenin duvarını yıkma sorumluluğunu kabul etmemekle ve en az Berlin Duvarı’ndan kadar savunulmaz olan bu Utanç Duvarı’nı yıkma eylemini terör eylemleriyle bir tutmakla suçluyoruz.
Bizi Hamas’ın 7 Ekim terörünü önemsizleştirmekle suçluyorsunuz.
Sizi, İsrail’in Filistinlilere yönelik 80 yıllık etnik temizliğini ve İsrail-Filistin arasında demirden bir Apartheid sistemi kurmasını önemsizleştirmekle suçluyoruz.
Sizi, savunduğunuzu iddia ettiğiniz İki Devletli Çözümü yok etmenin bir aracı olarak Netanyahu’nun Hamas’a verdiği uzun vadeli desteği önemsizleştirmekle suçluyoruz.
Sizi, İsrail ordusunun Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs halkına karşı uyguladığı eşi benzeri görülmemiş terörü önemsizleştirmekle suçluyoruz.
Filistin Kongresi’nin düzenleyicilerini, “Gazze’deki savaşı bahane ederek Orta Doğu’da barış içinde bir arada yaşama olanaklarını konuşmaktan kaçınmakla” suçluyorsunuz. Ciddi olamazsınız!
Biz de sizi, Netanyahu hükümetinin İki Devletli Çözümü ve Yahudiler ile Filistinliler arasında barış içinde bir arada yaşamayı imkânsız hale getirmeye yönelik Büyük Planın bir parçası olarak Filistinlileri katletmek için kullandığı silahların ABD’den sonra en büyük tedarikçisi olan bir Alman devletini desteklemekle suçluyoruz.
Sizi, her Alman’ın cevaplaması gereken o önemli soruyu asla cevaplamamakla suçluyoruz: Holokost’tan dolayı duyduğunuz haklı suçluluğun ortadan kalkması için daha ne kadar Filistinlinin kanı akmalı?
Filistin Kongremizle birlikte Berlin’deyiz çünkü Alman siyasi sistemi ve Alman medyasının aksine, soykırım ve savaş suçlarını kimin işlediğine bakmaksızın kınıyoruz. Çünkü biz İsrail-Filistin topraklarındaki Apartheid’a, üstünlük kimde olursa olsun karşı çıkıyoruz – tıpkı Güney Amerika’da ya da Güney Afrika’da Apartheid’a karşı çıktığımız gibi. Çünkü biz Kadim Filistin Topraklarında Yahudiler, Filistinliler, Bedeviler ve Hıristiyanlar arasında evrensel insan hakları, özgürlük ve eşitliği savunuyoruz.
Ve böylece ister meşru isterse kötü niyetli şekilde sorulmuş olsun her zaman yanıtlamaya hazır olmamız gereken sorular konusunda daha da hazırlıklı hale geliyoruz.
Hamas vahşetini kınıyor muyuz?
Faili ya da kurbanı kim olursa olsun her vahşeti kınıyorum. Kınamadığım şey ise yavaş ama amansız bir etnik temizlik programının parçası olarak tasarlanmış bir Apartheid sistemine karşı silahlı direniştir. Başka bir deyişle, sivillere yönelik her saldırıyı kınarken aynı zamanda duvarı yıkmak için hayatını riske atan herkesi kutluyorum.
İsrail kendi varoluşu için savaşmıyor mu?
Hayır. İsrail nükleer silahlara sahip bir devlettir ve belki de dünyanın teknolojik olarak en gelişmiş ordusuna ve ABD savaş makinesinin her türlü desteğine sahiptir. İsraillilere ciddi zararlar verebilen ancak İsrail ordusunu yenme ihtimali olmayan, hatta İsrail’in uzun süredir ABD ve AB desteğiyle kurduğu Apartheid sistemi altında Filistinlilere yavaş yavaş soykırım uygulamaya devam etmesini engelleme kapasitesine sahip olmayan Hamas ile İsrail arasında bir simetri söz konusu değildir.
İsrailliler Hamas’ın kendilerini yok etmek istemesinden korkmakta haklı değiller mi?
Elbette haklılar! Yahudiler Holokost’tan önce pogromlar ve yüzyıllardır Avrupa ve Amerika’ya nüfuz eden köklü bir antisemitizm yaşadı. İsraillilerin, İsrail ordusunun çekilmesi halinde yeni bir pogrom korkusuyla yaşamaları son derece doğaldır. Ancak İsrail devleti komşularına Apartheid uygulayarak, onlara alt-insan muamelesi yaparak antisemitizm ateşini körüklemekte, birbirlerini imha etmek isteyen Filistinlileri ve İsraillileri güçlendirmekte ve nihayetinde İsrail’deki ve Diaspora’daki Yahudileri yiyip bitiren korkunç güvensizliğe katkıda bulunmaktadır. Filistinlilere karşı apartheid İsrailliler için en kötü öz-savunması yöntemidir.
Peki ya antisemitizm?
Bu her daim açık ve mevcut bir tehlikedir. Ve özellikle Küresel Sol saflarında ve Filistinlilerin sivil özgürlükleri için mücadele eden Filistinliler arasında olmak üzere dünyanın her yerinde kökü kazınmalıdır.
Filistinliler neden hedeflerine barışçıl yollarla ulaşmayı denemiyor?
Denediler. FKÖ, İsrail’i tanıdı ve silahlı mücadeleden vazgeçti. Peki, bunun karşılığında ne aldılar? Mutlak aşağılanma ve sistematik etnik temizlik… Hamas’ı besleyen ve birçok Filistinlinin gözünde İsrail Apartheid’ı altında soykırıma karşı tek alternatif olarak yücelten şey buydu.
Şimdi ne yapılmalı? İsrail-Filistin’e Barışı ne getirebilir?
- Acil bir ateşkes
- Rehinelere özgürlük: Hamas’ın ve İsrail’in elindeki binlerce rehinenin serbest bırakılması
- Bir Barış Süreci: uluslararası toplumun Apartheid’ı sona erdirme ve herkes için eşit sivil özgürlükleri koruma taahhüdüyle desteklenen BM çatısı altında yürütülen bir Barış Süreci
- Apartheid’ın yerini neyin alması gerekti sorusuna cevap vermek, iki devletli çözüm veya tek federal laik devlet çözümü arasında karar vermek İsraillilere ve Filistinlilere kalmıştır.
Buradayız çünkü intikam, yas tutmanın kolay bir biçimidir.
İntikamı değil, İsrail-Filistin arasında barış ve bir arada yaşamı savunmak için buradayız.
Die Linke’deki eski yoldaşlarımız da dahil olmak üzere Alman demokratlara, utanç içinde yeterince gizlendiklerini, iki yanlışın bir doğru yapmadığını, İsrail’in savaş suçlarından kurtulmasına izin vermenin Almanya’nın Yahudi halkına karşı işlediği suçların mirasını telafi etmeyeceğini söylemek için buradayız.
Bugünkü Kongre’nin dışında, Almanya’da gündemi değiştirmek gibi bir görevimiz var. Dışarıdaki namuslu Almanların büyük çoğunluğunu, önemli olanın evrensel insan hakları olduğuna ikna etmek gibi bir görevimiz var. “Bir Daha Asla” sloganını herkes için savunmalıyız. Yahudi, Filistinli, Ukraynalı, Rus, Yemenli, Sudanlı veya Ruandalı, herkes için, her yerde, geçerli kılmalıyız.
Bu vesileyle, DiEM25’in Almanya’daki siyasi partisi olan MERA25’in Haziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy pusulasında yer alacağını hatırlatmak istiyorum. Adayımız, AB’nin -Avrupa’daki ve her yerdeki antisemitlere en büyük hediyesi olan- soykırımdaki suç ortaklığını dile getirecek bir milletvekili arayan Alman hümanistlerin oylarına taliptir.
Asla unutmayın, birimiz bile zincirliysek hiçbirimiz özgür değiliz.
DiEM25'in etkinliklerinden haberdar olmak istiyor musunuz? Buraya tıklayarak üye olun